TASAVVUFUN KAYNAĞI NEDİR?

İs­lâm’ın da­ve­ti in­san için­dir. Da­ve­tin he­de­fi, in­sa­nı ilâ­hî ter­bi­ye ile bu­luş­tur­mak­tır. İn­san­la­rın fıt­rat­la­rı çok de­ği­şik­tir. Her bir in­sa­nın Al­lah ile mu­hab­be­ti ve mü­na­se­be­ti ta­şı­dı­ğı fıt­ra­ta gö­re fark­lı­lık ar­ze­der. Bu­nu ifa­de için ârif­ler, “Al­lah’a gi­den yol­lar mah­lû­ka­tın sa­yı­sın­ca­dır” der­ler.

 

İş­te ta­sav­vuf bü­yük­le­ri, di­nin asıl­la­rın­dan hiç­bir ta­viz ver­me­den, de­ği­şik usul­ler kul­la­na­rak in­sa­na ulaş­ma­ya, onu keş­fet­me­ye, ka­bi­li­yet­le­ri­ni ge­liş­ti­rip in­ki­şaf et­tir­me­ye ça­lış­mış­lar­dır. Bu amel­le­rin tü­mü­ne “sey­rü sü­lûk” den­mek­te­dir.

 

Ta­sav­vuf bü­yük­le­ri ter­bi­ye me­tot­la­rı­nı te­mel­de Kur’an ve sün­net­ten al­mış­lar­dır. Ay­rı­ca in­san­lı­ğın or­tak de­ğer­le­ri­ni ve tec­rü­be­le­ri­ni de kul­lan­mış­lar­dır. Bu­nu, “Hik­met mü­mi­nin yi­tik ma­lı­dır, onu ne­re­de bu­lur­sa al­ma­ya en faz­la hak sa­hi­bi odur” (Tir­mi­zî, İlim, 19; İbn Mâ­ce, Zühd, 10) ha­di­si­ne uya­rak yap­mış­lar­dır.

 

Bu ara­da di­ni­mi­zin tas­vip et­ti­ği örf, âdet ve mas­la­hat gi­bi pren­sip­ler­den is­ti­fa­de et­miş­ler­dir. Biz­den ön­ce­ki din­le­rin nesh edil­me­yen, ya­ni yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­ma­yan fay­da­lı öl­çü­le­ri­ni ve ah­lâ­kî de­ğer­le­ri­ni lâ­zım ol­duk­ça de­ğer­len­dir­miş­ler­dir. Bü­tün bun­la­rı ya­par­ken şu te­mel ku­ra­lı de­vam­lı göz önün­de bu­lun­dur­muş­lar­dır:

 

“Ana il­ke­ler­de tak­lit ya­sak­tır. Fa­kat, il­ke­le­rin ger­çek­leş­me­si­ne yar­dım­cı ola­cak tak­tik ve me­tot­lar­da tak­lit ser­best­tir.” (Ge­niş bil­gi için bk. Ab­dül­bâ­rî en-Ned­vî, Bey­ne’t-Ta­sav­vu­fi ve’l-Ha­yat, s. 50-54)

 

Bu şu de­mek­tir:

 

İs­lâm di­ni­nin te­mel esas­la­rı­na ters olan hiç­bir şey ka­bul edi­le­mez ve di­nin bir par­ça­sı gi­bi gös­te­ri­le­mez. An­cak İs­lâm’ın dı­şın­da­ki din­le­rin ve mil­let­le­rin bir il­mi ve­ya tec­rü­be­si, di­nin özü­ne ters düş­mü­yor­sa, o şey­den is­ti­fa­de edi­le­bi­lir. Bu şey­ler di­ğer din­le­rin ve­ya fel­se­fe­le­rin te­mel il­ke­si de­ğil­se, onu tak­lit et­mek di­nen ser­best­tir. Ni­te­kim Hz. Re­sû­lu­lah Efen­di­miz (s.a.v), Hen­dek Gaz­ve­si’nde İran böl­ge­sin­de ya­şa­yan Fâ­ri­sî­ler’in hen­dek kaz­ma usu­lü­nü be­nim­se­miş ve kul­lan­mış­tır (Sü­hey­lî, Rav­zü’l-Ünüf, VI, 306; İbn Ke­sîr, es-Sî­re­tü’n-Ne­be­viy­ye, III, 183; İbn Hal­dûn, Tâ­rih, II, 29). Bu­nu ci­had işin­de ba­şa­rı­lı ol­mak için yap­mış­tır, gü­zel so­nuç da al­mış­tır.

 

Kı­sa­ca be­lirt­mek ge­re­kir­se ta­sav­vuf, İs­lâm’ı, Asr-ı sa­âdet’te­ki gi­bi ya­şa­ma­ya ça­lış­mak­tır. Hz. Pey­gam­ber’in in­san­lı­ğa sun­du­ğu gü­zel ah­lâk­la ah­lâk­lan­mak­tır.

MUHAMMED SAKİ ELHÜSEYNİ

Yazı HAYAT DENGEMİZ kitabından alınmıştır.

1 thought on “TASAVVUFUN KAYNAĞI NEDİR?

Comments are closed.