İslâm’ın daveti insan içindir. Davetin hedefi, insanı ilâhî terbiye ile buluşturmaktır. İnsanların fıtratları çok değişiktir. Her bir insanın Allah ile muhabbeti ve münasebeti taşıdığı fıtrata göre farklılık arzeder. Bunu ifade için ârifler, “Allah’a giden yollar mahlûkatın sayısıncadır” derler.
İşte tasavvuf büyükleri, dinin asıllarından hiçbir taviz vermeden, değişik usuller kullanarak insana ulaşmaya, onu keşfetmeye, kabiliyetlerini geliştirip inkişaf ettirmeye çalışmışlardır. Bu amellerin tümüne “seyrü sülûk” denmektedir.
Tasavvuf büyükleri terbiye metotlarını temelde Kur’an ve sünnetten almışlardır. Ayrıca insanlığın ortak değerlerini ve tecrübelerini de kullanmışlardır. Bunu, “Hikmet müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya en fazla hak sahibi odur” (Tirmizî, İlim, 19; İbn Mâce, Zühd, 10) hadisine uyarak yapmışlardır.
Bu arada dinimizin tasvip ettiği örf, âdet ve maslahat gibi prensiplerden istifade etmişlerdir. Bizden önceki dinlerin nesh edilmeyen, yani yürürlükten kaldırılmayan faydalı ölçülerini ve ahlâkî değerlerini lâzım oldukça değerlendirmişlerdir. Bütün bunları yaparken şu temel kuralı devamlı göz önünde bulundurmuşlardır:
“Ana ilkelerde taklit yasaktır. Fakat, ilkelerin gerçekleşmesine yardımcı olacak taktik ve metotlarda taklit serbesttir.” (Geniş bilgi için bk. Abdülbârî en-Nedvî, Beyne’t-Tasavvufi ve’l-Hayat, s. 50-54)
Bu şu demektir:
İslâm dininin temel esaslarına ters olan hiçbir şey kabul edilemez ve dinin bir parçası gibi gösterilemez. Ancak İslâm’ın dışındaki dinlerin ve milletlerin bir ilmi veya tecrübesi, dinin özüne ters düşmüyorsa, o şeyden istifade edilebilir. Bu şeyler diğer dinlerin veya felsefelerin temel ilkesi değilse, onu taklit etmek dinen serbesttir. Nitekim Hz. Resûlulah Efendimiz (s.a.v), Hendek Gazvesi’nde İran bölgesinde yaşayan Fârisîler’in hendek kazma usulünü benimsemiş ve kullanmıştır (Süheylî, Ravzü’l-Ünüf, VI, 306; İbn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebeviyye, III, 183; İbn Haldûn, Târih, II, 29). Bunu cihad işinde başarılı olmak için yapmıştır, güzel sonuç da almıştır.
Kısaca belirtmek gerekirse tasavvuf, İslâm’ı, Asr-ı saâdet’teki gibi yaşamaya çalışmaktır. Hz. Peygamber’in insanlığa sunduğu güzel ahlâkla ahlâklanmaktır.
MUHAMMED SAKİ ELHÜSEYNİ
Yazı HAYAT DENGEMİZ kitabından alınmıştır.
1 thought on “TASAVVUFUN KAYNAĞI NEDİR?”
Comments are closed.