Sahâbî Torunu
Ebû Muhammed Kasım (r.a)…
Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (r.a) oğlu Muhammed’in oğludur. Babasının adı ile künyesini alır ve kendisine şöyle denilirdi:
Ebû Muhammed Kasım (r.a)…
İlim sahibi bir zat idi. Şüpheli işlerden uzak dururdu. En derin anlam taşıyan hükümleri ve insanların içinden çıkamadığı nice konuları kolaylıkla çözebilirdi.
O gönül zengini bir veliydi. O, güzel huyları kendisinde toplayan Hz. Ebû Bekir (r.a) gibi bir sahâbînin torunuydu.
Bir gün yanına bir bedevî geldi. Şöyle sordu:
“Sen mi daha bilgilisin yoksa Salim mi?”96
“O, olması gereken makamdadır” dedi.
Bedevi söylenmek istenileni anlayamadı. Tekrar sordu. Ebû Muhammed Kasım yine aynı cevabı verdi. Bedevî en sonunda çıkıp gitti. Orada bulunan Muhammed b. İshak, onun sözünü şöyle yorumladı:
“Ebû Muhammed Kasım, ben ondan daha bilgiliyim demedi. Zira böyle bir söz, kendini övmek olurdu. Yine, o benden daha bilgilidir de demedi. Çünkü bu ifade de yalan olurdu. Oysa Ebû Muhammed Kasım hazretleri daha bilgiliydi.97
Onu Büyük İmamlar Övdü
Mâlikî mezhebinin kurucusu İmam Mâlik (r.a) şöyle dedi:
“Halife Ömer b. Abdülaziz (r.a), ‘Elimde imkânım olsaydı Ebû Muhammed Kasım’ı halife yapardım’ demişti. O, bu ümmetin fıkıh ilmini en iyi bilen âlimlerindendi.”
Süfyân Sevrî hazretleri de şöyle anlattı:
“Bir defasında Ebû Muhammed Kasım’a sadaka malları getirildi. O, hepsini de muhtaç olanlara dağıttı. Sonra oradan ayrıldı. Duruma tanık olanlar kendi aralarında ileri geri konuşmaya başlamışlardı. Ebû Muhammed Kasım’ın oğlu onlara şunu söyledi:
‘Allah’a yemin ederek söylüyorum; sizler, getirdiklerinizi öyle bir insana pay ettirdiniz ki onlardan kendisine bir kuruş bile pay almadan dağıtmıştır.’
Bu sözü Ebû Muhammed Kasım işitti ve, ‘Evlâdım! Bildiğin konular hakkında konuş’ dedi.
Aslında oğlunun söyledikleri doğruydu. Ama o, insanlara hitap etme konusunda oğluna bir metot göstermiş ve bildiği sırları saklaması gerektiğini kendisine ima etmişti.”
Yahya b. Saîd (r.a) ise şöyle diyor:
“Biz Medine’de Ebû Muhammed Kasım’dan daha faziletli kimse tanımadık.”
Hammad b. Zeyd de (r.a) şöyle demiştir:
“Ebû Muhammed Kasım hazretlerinin yanında çok bulundum. Kendisine soru sorulduğu zaman hemen, ‘Biliyorum’ demezdi. Bilmediği konularda ise rahatlıkla, ‘Bilmiyorum’ diyebilirdi. Bilmediği bir konuyu ısrarla kendisine sorduklarında ise, ‘Sorduğunuz konuyu bilmiyorum. Eğer bilmiş olsaydım, kesinlikle gizlemezdim. Bildiğimiz bir konuda konuşmamak bize haramdır’ derdi.”
Abdurrahman b. Ebü’z-Zinâd (r.a) şöyle diyor:
“Kendi döneminde Ebû Muhammed Kasım’dan başka Peygamberimiz’in (s.a.v) sünnetini daha iyi bilene rastlamadım. O Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v) uygulamalarını çok iyi biliyordu. Çünkü ilim sahipleri, bir kimse sünneti çok iyi bilmezse onu ilim sahibi olarak kabul etmezlerdi.”
Eyyûb-i Sahtiyânî (r.a) şöyle diyor:
“Ebû Muhammed Kasım hazretleri rengi sarıya çalan bir hırka giyerdi. Bu pahalı bir giysi değildi. Zira o giyim kuşama harcayacağı miktarı, hep muhtaçlara dağıtırdı. Bir keresinde kendisi ihtiyaç sahibi olduğu halde, 100.000 dinarı fakirlere dağıtmıştı.”
Medine’nin Yedi Fıkıh Âliminden Biriydi
Basra, Kûfe, Şam, Rey gibi ilim merkezlerinde pek çok âlim vardı. Ancak İslâmî ilimlerde Hicaz âlimlerinin yeri daha başkaydı. Hicaz bölgesi âlimleri arasında da “fukahâ-i seb‘a” (yedi büyük fıkıh âlimi) denilen ilim sahipleri vardı. Ebû Muhammed Kasım hazretleri, yedi büyük fıkıh âliminden biriydi. Bu âlimlerin isimleri şöyledir:
1. Urve b. Zübeyr.98
2. Saîd b. Müseyyeb.
3. Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe.
4. Hârice b. Zeyd b. Sâbit.
5. Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf.99
6. Ebû Eyyûb Süleyman b. Yesâr.100
7. Ebû Muhammed Kasım b. Ebû Bekir.101
Bu ilim sahibi zatların hepsi de aynı asırda Medine’de yaşadılar. Onlar dinin dünyaya yayılmasında büyük hizmetlerde bulundular. Sahâbe-i kirâmdan sonra onların görüşlerine itibar edildi. Verdikleri fetvalar hep kabul gördü. Onlar hakkında âlimler şöyle dedi:
Kim uymazsa şu imamlara bence
Hak kısmetinden çıkar gider harice
Say; Ubeydullah’ı, Urve’yi hem Kasım’ı
Saîd, Süleyman, Ebû Bekir bir de Hârice.
Ebû Muhammed Kasım (r.a) şöyle diyor:
“Çok fazla ilim sahibi olmasa bile bir insanın, Allah Teâlâ’nın kendisi üzerindeki haklarını tanıyor olması, bilmediği bir konu hakkında konuşmasından daha iyidir.”
Dönemin En Önemli Hadis Âlimlerindendi
Ebû Muhammed Kasım (r.a) başta sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) hanımı Hz. Âişe olmak üzere, İbn Abbas, Ömer (r.a) gibi pek çok sahâbîden hadis nakletmiştir. Kütüb-i Sitte diye meşhur olan Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce adlı altı hadis kitabının imamı ve diğer hadis âlimleri de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir.
İmam Buhârî’nin naklettiğine göre, babası küçük yaşlarda şehid edilince Ebû Muhammed Kasım’a (r.a) Hz. Âişe validemiz baktı. Bu yüzden onun yanında pek çok ilmî meseleyi yakından öğrendi. O sika, âlim, vera‘ sahibi bir zat idi. Hadis ve fıkıh ilminde imamdı. O, zamanının en faziletli ilim sahiplerindendi.
Ebû Muhammed Kasım (r.a) Peygamberimiz’in sözleri ve uygulamaları, henüz hadis kitapları şeklini almadığı dönemde Halife Ömer b. Abdülaziz, Peygamber Efendimiz’e ait hadis hafızlarının ezberinde olan bütün hadislerin toplanmasını ve yazıya geçirilmesini istemişti. Hadislerin tedvin edilmesi diye bilinen bu dönemde Ebû Muhammed Kasım hazretleri, dönemin en güvenilir hadis imamlarından biri oldu. Çünkü sütteyzesi Hz. Âişe ile dedesi Ebû Bekir’e (r.a) ait rivayetleri bilen üç kişiden biriydi. Diğerleri ise Urve b. Zübeyr ile Amre bint Abdurrrahman idi.102
Vefatı
Ebû Muhammed Kasım (r.a) vefatına yakın şöyle dedi:
“Beni namaz kıldığım elbisemle kefenleyin. Belden aşağısına giydiğim (izâr) ve belden yukarısı için kullandığım elbisem (ridâ) ve gömleğim, benim namaz elbiselerimdir. Bu üç giysimle beni gömün.” Oğlu ise şöyle dedi:
“Babacığım! Yeni bir örtü kullanmayalım mı?”
“Hayır, babam Ebû Bekir de böyle kefenlendi. Çünkü diriler, yeni giysilere ölülerden daha çok muhtaçtır.”
Ebû Muhammed Kasım (r.a) vefat etmeden az önce oğluna şu tavsiyede bulundu:
“Oğlum! Ben ölünce kabrimi hazırla, sonra içine beni koy, daha sonra üzerime toprağı at ve kabrin üstünü düzelt. Bunları yaparken sakın gördüklerini kimseye anlatma. Onun hali şöyleydi, böyleydi diyerek hakkımda övgüler sıralama.”
Ebû Muhammed Kasım (r.a) hac yaptığı bir gün, Kudeyd’de yetmiş yaşında vefat etti. Kudeyd, Mekke ile Medine arasında bir yerleşim yeridir. Onun vefatından sonra mânevî mirası, İmam Ca‘fer-i Sâdık hazretleri devam ettirdi.
Şimdi sıra onda…
Allah Teâlâ bizleri kendisinden ayırmasın.
Allah Teâlâ makamını yüceltsin.
Yazı ALTIN SİLSİLE kitabından alınmıştır.